[MATH, 43/85] Arda Buğra ÖZER
Arda Buğra ÖZER
MATH Öğretim Görevlisi
abozer@metu.edu.tr
Akademik geçmişiniz ve ilgi alanlarınız hakkında bize kısaca bilgi verebilir misiniz?
ODTÜ’de matematik dalında lisans ve yüksek lisans programını bitirdikten sonra Michigan State Üniversitesi’ne doktora yapmaya gittim. Ondan sonra kişisel sebeplerden dolayı doktoramı bitirmeden Türkiye’ye döndüm. Üç senedir de ODTÜ KKK’de matematik asistanlığı görevini yapıyorum. İlgi alanlarım geometri ve topoloji dalının altında low dimensional topology.
Öğrencilerinizin derse olan ilgisini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Genel olarak zayıf. Zaman planlaması, genel olarak ilgisizlik ve genel olarak bilgisizlik unsurları birleşince derse katılım iyice azalıyor kampüsümüzde. Derse ders olduğu için giren çok insan var. Halbuki bir şey öğrenmek için girmek lazım. Ya da öğrenci derse giriyor fakat yeterli altyapısı yok o dersi anlayabilmek için. Daha önceki bağlayan dersi geçmek o altyapıya sahipsin demek değil. Ya da dersi dinliyor fakat kendisi yeterince üstünde düşünmeyip, yeterince çalışmayıp, ödevlerini ve araştırmasını yapmadığı için bir sonraki dersi daha az anlıyor, bir sonraki dersi daha da az anlıyor, bir zaman sonra da kopuyor işte. Yani bu üçü genel olarak dersteki ilgisizliğin sebepleri.
Bildiğiniz gibi buraya gelen öğrenciler ile Ankara’da okuyan öğrencilerin giriş puanları arasında gözle görülür bir puan farkı var. Kuzey Kıbrıs Kampusu’nda da Ankara Kampusu ile aynı kalitede eğitim verilmesi misyonundan yola çıkarak, sizce bu puan farkı KKK öğrencileri için herhangi bir sorun teşkil ediyor mu? Öğrencilerinizden yola çıkarak durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Genel olarak disiplinsizlik farkı var. Aldıkları puan zeka bazında daha geride kaldıkları için değil disiplinsizlik bazında daha geride kaldıkları için bence. Fakat bunun için zaten ODTÜ KKK’nin hocaları genel olarak çok daha seçilmiş hocalar. Öğrenciyle daha çok ilgileniyorlar. Yani bunlar kriterler arasında fakat disiplinsizlik sorunu öğrencilerin bunu anlayabilmesini bile engelliyor. O hocanın ne kadar iyi ya da ne kadar kötü bir hoca olduğunu görecek kadar bile derse girmiyor. Lafa gelince işte bizim hoca şöyle bizim hoca böyle, fakat Ankara’daki hoca nasıl, başka üniversitelerdeki hocalar nasıl bilmiyor.
Kuzey Kıbrıs’taki ve kampustaki sosyal olanakları bir hoca gözüyle nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kıbrıs sosyal olarak ve çok doğal olarak Ankara ve İstanbul ile karşılaştırılabilecek bir mekan değil ama zaten Türkiye’nin kalanını da Ankara ve İstanbul’la karşılaştırmak çok mantıklı değil. Mesela Zonguldak Karaelmas Üniversitesi’nde okusaydınız sosyal olanaklarınız ne olacaktı sorusunun cevabı Kıbrıs’tan çok da farklı olmayacaktır. Bunun için de ben tiyatro izlemek istiyorum ben konserlere gitmek istiyorum ben hep aynı barda takılmak hep aynı mekanda oturmak istemiyorum derseniz arabanız olması çok büyük bir şart haline geliyor. Sosyallikten anladığınız şeye göre bu çok tartışılır ama amaç gezip dolaşmaksa zannedersem Kuzey Kıbrıs’ta mobilite en büyük problem. Yoksa onun dışında İstanbul’dan insanlar Girne’ye geldiklerine göre o kadar da büyük bir eksiklik olmasa gerek. Tabii ki İstanbul’dan iyi olmayacak, İstanbul bir dünya şehri. Toplam 20 tane büyük şehir say desem ve İstanbul bunların içindeyse başkaları tarafından ülke olarak kabul edilmeyen bir mekanı bir dünya şehriyle karşılaştırmak kadar saçma bir şey yok bence.
Kuzey Kıbrıs Kampüsü’nü düşünen aday öğrencilere iletmek istediğiniz herhangi bir öneriniz var mıdır, burayı tercih ederken sizce nelere dikkat etmeliler?
Kıbrıs’a gelirken aslında diğer üniversitelere giderkenden çok farklı olmayan bir şey var: evinden ayrılıyorsun. Yani Kıbrıs’tayım diye bahsedilen problemlerin çoğunun aslında Kıbrıs’ta olduğun için değil evinde olmadığın için yaşandığını belirtmek istiyorum. Yani sen Zonguldak’lısın, Ankara’ya gitseydin de bir problem yaşanacaktı, Kıbrıs’a geldiğinde de o problem yaşanacak. Ha nedir, canın istediğinde lak diye çekip evine dönemiyorsun çünkü yol parası daha fazla. Bir bunu algılamak lazım. İkincisi Kıbrıs’a gelmek başka, ODTÜ KKK’ye gelmek başka. Çünkü ODTÜ KKK’ye gelmek demek ben iyi olacağım kararı vermek demek. Ama iyi olacak hamleleri yapmazsan -yani sen kendini iyi olmak üzere programlamazsan- kimse seni iyi yapamaz. Ve Ankara ODTÜ öğrencisi seviyesinde eğitim alacağım demek, öncelikle Ankara ODTÜ öğrencisi seviyesine çıkacağım demek. Çünkü o seviyede değilsin buraya gelirken. Bunu anladıktan sonra daha çok çalışman gerektiğini, öğrenmen gereken daha çok şey olduğunu fark ediyorsun. Bu farkındalığı ne kadar erken kazanırsan senin için o kadar iyi.
Ben burada hocayım diye demiyorum ama biz bu kampüste ilk bine girmiş öğrenciyle ilk yüz binlik dilimin sonunda tamamlamış öğrenciyi aynı seviyede mezun etme hedefini koyuyorsak bu hem bizim için, hem de öğrenci için çok büyük bir şey. Bir öğrenciye yardımcı olmak için hocalar ellerinden gelen her şeyi yapıyor ama iş öğrencide bitiyor asıl. Sonuç olarak ODTÜ’ye adım atmış olmak ODTÜ’lü olmak demek değil.