Kampüste Sorun Var! – Yemek
Herkese merhaba,
Bu yazımda kampüsteki yemek seçenekleri ve bunlarla alakalı olarak karşılaştığımız problemlerden bahsetmek istiyorum. Bunlar yanında genel geçer bazı bilgiler de vereceğim. Genelleyecek olursak, kampüs içerisinde yeme-içme konusunda faydalanılabilecek şimdilik 8 mekân bulunmakta. Bunlar EBİ, birinci, ikinci, üçüncü yurt ve hazırlık bloğu kantinleriyle beraber yemekhane, pastane ve birinci yurt altında yer alan MARDO. Bunların hepsini maddde madde ele alacağım. Yazı biraz uzun soluklu bir yazı ama kendisinin dolgun ve dile getirilmesi gereken bir içeriğe sahip olduğunu düşünüyorum. Haydi başlayalım öyleyse:
Yemekhane
Yemekhanede tabldot ve alakart olmak üzere iki alternatif mevcut. Alakart kısımda 2-3 çeşit ana yemekten bir tanesini seçerek bir tabak içerisinde yeter miktarda pilav/makarna + seçilen ana yemek çeşidi + yoğurt + salatayla birlikte bir de çorba alınabiliyor. Bu seneki (2015-2016 akademik yılı) alakart öğün fiyatı öğlenleri 12 TL, akşamlarıysa 10 TL idi. Tabldot kısımdaysa seçime açık olmayan 4 çeşit yemekten (genellikle çorba, pilav/makarna, ana yemek, tatlı/salata şeklinde) oluşan öğün fiyatı bu sene için 5,90 TL idi. Yemekhane Tam Sofra şirketi tarafından işletiliyor.
Kampüsümüz yönetimi her ne kadar yemek ücretlerinin Kıbrıs şartlarında sunulabilecek en iyi fiyatta olduğunu düşünse de, bizim de bir devlet üniversitesi kampüsü olduğumuzdan yola çıkarak, durumu başka devlet üniversiteleriyle Türkiye’nin başkentinde kıyasladığımız zaman fiyat oranları arasında uçurum olduğunu görüyoruz. Bu durumun tamamen Tam Sofra’dan bağımsız olduğunu belirtmekte fayda var. Ancak işine gelince devlet üniversitesi, işine gelmeyince özel üniversite şeklinde bir tanıtım politikası izleyen kampüs yönetimimiz, kampüs tanıtımını devlet üniversitesi kampüsü şeklinde gerçekleştiriyorsa, bu doğrultuda bu söylemini kuvvetlendirecek girişimlerde bulunmalı şeklinde düşünüyorum. Yani kampüsümüze bu yolla çektiği öğrencilerin yemek ücretinin, diğer devlet üniversitelerinin yemekhanelerinin öğün ücreti standartından arda kalan kısmını döner sermayesinden karşılaması gibi… Gelin duruma biraz daha yakın ve gerçekçi bir perspektiften göz atalım:
Misalen ilk örneğimizi ana kampüsten verelim. Ankara ODTÜ Kafeteryası’nda öğrenciler için bir öğün tabldot yemek fiyatı (yine 4 çeşit, 2015-2016 akademik yılı için) 2,15 TL, evet yanlış duymadın. Aynı şekilde, alakart yemeklerin fiyatları her ne kadar Ankara Kampüsü’nde yemek çeşidine göre değişiklik gösterse de, en pahalı alakart yemek çeşidi fiyatı 6,40 TL (bkz: http://kafeterya.metu.edu.tr/index.php?sayfa=fiyatlar&durum=tabldotfiyat). Ve bu kafeterya, tüm akademik personele de hizmet veriyor. Yani kalitesi Tam Sofra’dan aşağıda kalır vaziyette değil.
İkinci örneğimizi de yine Ankara’dan, vaziyetin bizler için daha içler acısı bir hale geldiği Hacettepe Üniversitesi’nden verelim. Daha içler acısı zira Hacettepe’de 2013-2014 akademik yılı için öğrenciler adına belirlenen tabldot öğün fiyatı (4 çeşit) 1,00 TL. Dahası, bizim kampüsümüz yemekhanesinde adı bile geçmeyen kahvaltı öğünü fiyatıysa orada 0,75 TL. Bir başka değişle 75 kuruşçuk. Tabldot ve kahvaltı içerikleriyle fiyatlarını görüntülemek için bu linke göz atabilirsin: (bkz: http://www.sksdb.hacettepe.edu.tr/beslenme.php). Aynı şekilde bu kafeterya da tüm akademik personele hizmet veriyor. Üstelik ikinci stajını Hacettepe Üniversitesi Beytepe Kampüsü Ar-ge Binaları’nda yapan ve oradaki yemekleri yiyen birisi olarak onaylıyorum ki bu kafeteryanın da kalite bakımından Tam Sofra’dan aşağı kalır yanı yok. Keza bence daha fazla söze de hacet yok. Bu örnekleri rahatlıkla çoğaltabiliriz.
Gelelim yemekhaneyle ilgili diğer sorunlara. Çok gariptir ki, yemekhanede yemekler bittiği anda (ki nasıl biter bilinmez) Tam Sofra personeli yemekhanenin kapanış saatine bakmaksızın ‘yemek bitti’ söylemini dile getirmeyi bir alışkanlık haline getirmiş. Yani hocasını, öğrencisini, idari personelini vs. herkesi toplasanız toplamda en fazla 2,000 küsur kişilik kampüs nüfusuna bile yemek bazen yetişmezken açıklama olarak “ne zaman müşterinin geleceği belli değil çok yaparsın elinde kalır ziyan olur, az yaparsın yemek kalmaz” denildiğini görüyoruz. Yemekhaneye kimin gelip gelmeyeceğinin garantisi elbet ki yok. Lakin gelin görün ki dünyada tüketim sektörüne dayalı hiçbir şeyin garantisi de bulunmuyor. Dünyadaki herkes olaya bu şekilde yaklaşsaydı kimse otobüslere yolcu garantisi yok diye binemez veya sinemaya izleyici garantisi yok diye gidemezdi. Biraz gerçekçi olmakta fayda var… Söz gelimi yemekhane 19.30’da kapanıyor diyelim, 19.00’da gidiyorsun ve yemek bitti deniliyor mesela. Ne yaparsın? Peki her biri toplamda 30,000’e yakın nüfuslu Ankara ODTÜ’de veya Hacettepe Üniversitesi’nde bu işler nasıl aksamaksızın yürüyor? Cevabını bulmayı sana bırakıyorum.
Soğuk servis edilen yemekler ve çorbalar, fiyatına rağmen çoğumuz için yetersiz ve az miktarda kalan tabldot porsiyonları, pek temiz olduğu söylenemeyecek bir kıyafetle önündeki tabağa yemek koyan Tam Sofra personeliyse bu işin diğer kısmı. Tam Sofra’nın tüm bu olumsuzlukları yanında olumlu karşıladığım kimi olumlu yönleri de var. Her şeyden önce Türkiye’deki çoğu catering şirketine göre daha profesyonel bir çizgide olmaları, stok ve besin depolama alanlarının sürekli kontrol ve denetim altında olması, tüm üretim ve depolama alanlarının kamera sistemleriyle izlenmesi ve beklenilmeyen sürpriz ikramları gibi…
Kampüs yönetimine yemekhane sorunlarıyla ilgili gerek toplantılar aracılığıyla gerekse de yazılı ve resmi kanallar vasıtasıyla şikayetlerimizi iletmiş bulunuyoruz. Umarım ilerleyen süreçte bir şeyler değişir.
Ayrıca bu yazının yayınlanmasının ardından Tam Sofra ekibinden bir kişi benimle iletişime geçti ve bu yazılanlara kulak verdi. Keşke toplantılarda bulunsaydılar veya olay buraya gelmeseydi… Ancak bir muhatap bulabilmek de kötü bir şey değil tabii ki. Gelişmeleri aktarıyor olacağım.
Pastane
Kafeterya bitişiğinde yer alan pastane de Tam Sofra tarafından işletiliyor olması sebebiyle neredeyse tüm Tam Sofra sorunlarının gazabına uğramış vaziyette. Ya ömrünü doldurmuş olmasından ya da yanlış saklama koşullarından mütevellit yendiğinde sulu kek dışında hiçbir tat vermeyen fakat pastane raflarından da kolay kolay inmeyen, buna rağmen dilimi 5,00 TL’ye satılan dışı seni içi beni yakan tatsız tuzsuz pastalar veya tatlılar mı desek, içeriği bakımından zayıf fiyatı bakımından dolgun; bir saatte hazırladıkları komik kahvaltı tabakları mı desek, tüm bunları ölümüne sinek dolu bir ortamda yemenin verdiği tarifi mümkün olmayan duygular mı desek bilemiyorum artık. Anlatılmaz yaşanır… Ancak yine de oturup tavla oynamak için, bir-iki bir şey içerken konuşmak için kampüsün göbeğinde yer alması sebebiyle tolere edilebilecek bir ortam. Lakin benim nezdimde kesinlikle daha fazlası değil.
Birinci ve İkinci Yurt ve Hazırlık Bloğu Kantinleri (Gilanlı Kantinleri)
Başlıktan da anlaşılabileceği üzere bu üç kantin de Gilanlı Şirketi tarafından işletiliyor. Bu kantinlerde genellikle fast food türevi yemekler servis ediliyor ancak bu kantinler de en az yemekhane kadar sıkıntılı. Neden diyecek olursanız:
- Kantin personellerinin sorumluluklarının ne olduğu belli değil. Kasaya onlar bakıyor, yemekleri onlar hazırlıyor, yerleri silip ortalığı (masaları) onlar toparlıyor ve kantine gelen malları da yine kendileri yerleştiriyor. Buraya kadar bunun bir sorun olmadığını düşünebilirsin ama biraz sonra fikrini değiştireceksin. Zira salatanı/yemeğini hazırladığı eldivenlerle bu personel istisnasız kasadan fiş kesip kartından da para çekiyor. Bazen yemeğinin hazırlandığı aynı eldivenlerle mal yerleştirilmesine, ortalığın toplanmasına ve yerlerin silinmesine kadar varabiliyor durum. Bu noktada ‘peki o zaman o eldivenin amacı ne?’ dediğini duyar gibiyim. Biz de bilmiyoruz. Tek bildiğimiz bu vaziyetin kesinlikle hijyenik olmadığı ve Gilanlı Kantinleri’nden yedikleri şeyler sebebiyle zehirlenen insanlar bulunduğu.
- Yemeklerin hazırlandığı ortam da kesinlikle hijyenik değil. Fritözlerde kullanılan kızartma yağlarının simsiyah olana kadar kullanıldığını, fritöz tellerinin bu sebepten ötürü tortulandığını, kullanılan sebzelerin kalitesinin iyi olmadığını (Gilanlı personelinin kendisi bunu söylüyor) görmemek veya göz ardı etmek mümkün değil.
- Kantinlerde satışı yapılan her gıdanın fiyatı her senenin başında kampüs yönetiminin onayı alındıktan sonra belirlenir, en azından yönetmelik böyledir. Yani kampüs yönetiminin onaylamadığı veya 9 liraya satamazsın dediği bir şeyi 9 liraya satamazsın, sattığın taktirde cezai işleme tabi tutulursun. Veya sene başında fiyatı 7 lira belirlenen bir şeyi sene içerisinde kafana göre 9 lira yapamazsın. Gilanlı kantinleri, 2013-2014 akademik yılı başında kampüs yönetimiyle ortak belirlenen kimi ürünlerin satış fiyatları üzerinde, kampüs yönetiminin onayını almaksızın, yıl içerisinde iki kez oynamaya gitti ve öğrencilere durumu ‘zam yapıldı’ diyerek lanse etti. Bu durum tabii ki yönetime şikayet edildi ve fiyatlar eski hallerine kampüs yönetiminin müdahalesiyle geri döndü. Fakat öğrenciyi enayi yerine koyan ve yönetimi tanımayan uygulamalara başvurmaya birden fazla kez cesaret edebilen bu tutum bizlere gösteriyor ki geçmişte boykotun ve öğrenci tepkisinin ne olduğunu çok acı bir şekilde tatmış olan Gilanlı hâlâ kendine ders çıkaramamış.
Ancak personelinin (genellikle ablalar) cana yakınlığı, porsiyonlarının bolluğu ve kampüs yönetiminden onaylı fiyat/porsiyon oranının oldukça öğrenci lehine olması da Gilanlı hakkında yadsınmayacak bazı başka olumlu gerçekler.
Üçüncü Yurt Kantini (Smyrna Bistro)
Fiyatları ve kalitesi yüksek, porsiyonu azdır. Yani fiyat/kalite oranı makulken fiyat/porsiyon oranı için aynı şeyi söylemek biraz güç. Mutfak personeli ayrı, kasa personeli ayrı, servis personeli ayrı, temizlik personeli ayrıdır. Gilanlı’nın aksine herkesin sorumluluğu bellidir ve bundan kaynaklı yaşanılan sorunlar yoktur yani. Satış fiyatları ve porsiyonları bir yana, çaldığı müzikten terasta yaptığı canlı maç yayınına, yemek kalitesinden güler yüzlü işletmecilerine ve sıcak ortamından temizliğine kadar herkese iyi bir şekilde hitap etmesinden ötürü kampüsünün en nezih ortamıdır diyebilirim sanırım.
EBİ Yurdu Kantini
EBİ’deki kantin 2013-2014 akademik yılı ikinci dönemi esnasında el değiştirdi ve henüz yeni halini gözlemleme fırsatım olmadı. Dolayısıyla şimdilik ora hakkında konuşmam pek doğru değil. Gözlemleme fırsatım oldukça bir şeyler karalayacağım.
MARDO
MARDO’yu Türkiye’deki MADO gibi düşünebilirsin. Lakin sahiplerinin aynı kişiler olmadığını belirtmekte de fayda var. Kıbrıs’taki üniversite kampüsleri içerisinde hizmet veren MARDO’ların özelliği MARDO Kampüs şeklinde alt bir isimle hizmet vermeleri. Bu da normal MARDO’lardan daha ucuz ve kampanyalı fiyatlarla öğrencilere özel bir hizmet verildiği anlamına geliyor.
Kampüsümüzdeki MARDO dahilinde satışa sunulan tüm gıdaların MARDO’nun dağıtım araçlarıyla birlikte kampüse getirildiğini ve dolayısıyla belirli bir standarta ve kaliteye sahip olduklarını söyleyebiliriz sanırım. Bu durum da tatlı yiyip tatlı konuşmak için kampüsteki en uygun mekânı düşünülenin aksine pastane değil burası yapıyor benim için. Oldukça geniş bir yelpazeye sahip tatlılarını denemek dışında çorba da içilebiliyor bu güzide mekânda.